Börülce'nin Günlüğü


Bazı insanlar, çocukluğun en güzel, en eğlenceli ve aynı zamanda da en gerçek dönem olduğunun farkındalığıyla yaşarlar. 

Böylece ne kadar yaş alsalar da hep çocuk kalmayı seçerler. 

Andre Breton’un Sürrealist Manifestolar kitabında çocukluk için şöyle yazmaktadır: 

‘’Belki de insanın ”gerçek yaşamı”na en yakın duran şey çocukluktur; kişinin tasarrufundaki şeylerin ötesinde, sınırlardan özel geçiş kartlarından ayrı birkaç bedava bilete tekabül eden çocukluk; her şeyin her şeye rağmen insanın verimli ve tehlikesiz şekilde kendi kendisine işbirliği ettiği çocukluk.’’

Bazı yazarlar da hem çocukluk döneminin en güzel, en verimli dönem olduğunu düşündükleri için çocuk kitapları yazarlar. Bunun yanı sıra çocuk kitabı yazarlarının büyümediğini, çocuk ruhlu kaldıklarını da düşünürüm. Yoksa nasıl bu kadar anlayarak, onların dilinden, ruhundan yazabilsinler… 

Börülce’nin Günlüğü kitabının yazarı Arzu Çallıoğlu Eren de tam da böyle yazarlardan… Büyümediğini düşünen, çocuklarıyla oyunlar oynamaya devam eden ve onlar için bir şeyler üreten bir anne. Çocukluğunu hoplayıp zıplayarak ve bol bol gülerek geçiren, İki küçük kardeşi ve onlarca kuzeniyle eğlenceli bir sokakta, gün boyu oynayıp anılar biriktiren bir yazar. Şimdi de çocukları Selen ve Miralp’le oynamaya kaldığı yerden devam ediyor. Abla-kardeş ilişkisini bu kadar samimi bir dille aktarabilmesinin en önemli nedenlerinden biri de bu olsa gerek… 

Günlük o kadar gerçek, o kadar içten ki kendimden, kardeşimden, annemden hatta çevremdeki çocuklardan benzerlikler gördükçe gülümseyerek okudum sayfaları. Kız kardeş isteyen ama erkek kardeşi olan ve bu yüzden üzülen Börülce’nin kardeşini içten içe kıskanması, yaramazlıkları, saflıkları, arkadaşlarıyla yaşadıkları yazıyor Bamya’da yani Börülce’ninGünlüğü’nde. Börülce onun, Bamya da günlüğünün kod adı. Börülce bamya yemeğini sevmiyor ve bu yüzden günlüğüne bu adı veriyor ki günlüğünü açıp okuyan olursa kimse günlüğün ona ait olduğunu anlamasın! Çünkü günlük onun sırdaşı ve bu günlüğü kimse okumamalı. 

Börülce, Bamya’ya neler anlatacağını şöyle özetliyor: ‘’Sevgili Bamya! Sen benim en yakın arkadaşım, en güvenilir sırdaşımsın. Yaşadığım her şeyi ve hayatımdaki insanları anlatacağım sana. Ailemi, arkadaşlarımı ama en çok da kardeşimi. O benden dört buçuk yaş küçük. Bazen çok eğleniyoruz, bazense beni çok kızdırıyor. Bazen gülüp oynuyor, bazen kavga edip küsüyoruz. Anlayacağın, kardeşimle başım dertte. Geçen gün ne yaptığını bir bilsen. Hazır mısın anlatayım?’’
Kumanda savaşı, ödevin üstüne dökülen süt üzerine ablanın kardeşini korkutmak için hazırladığı plan ve bu planın ikisinin de korkmasıyla suya düşmesi, beraber yaptıkları minik yaramazlıklar, kardeşiyle birlikte gizli gizli çıktıkları bisiklet gezintisinde son anda büyük bir kaza yapmaktan kurtulmaları… Börülce tüm yaşadıklarını ve duygularını, günlük tutanların da bildiği gibi, en yakın arkadaşına anlatır gibi basit ve samimi bir dille, olduğu gibi yazıyor. Böylece olayları da tekrar gözden geçirme fırsatı buluyor, kendisiyle ilgili değerlendirmeler yapıyor.
ArzuÇallıoğlu Eren’in güzel kalemi, Ferit Avcı’nın renkli ve eğlenceli çizimleri sayesinde bir günlük ne kadar keyifle okunabilir sorusunun cevabını Börülce’nin Günlüğü’nde bulabilirsiniz. Bu kitap, teknoloji çağında büyüyen çocuklarımızın günlük tutmanın ne kadar güzel ve rahatlatıcı bir ‘kendisiyle iletişim’ aracı olduğunun farkına varmaları; ebeveynlerin de çocuklarının duygularını, tepkilerini anlamaları için okumalarını tavsiye edebileceğim eğlenceli, samimi ve gerçek bir günlük gibi.

***
Bu harika yazı sevgili Başak Bayraktar tarafından kaleme alınmış ve onun izni ile yayınlanmıştır :)



1 yorum: